DOLAR 41,9792 0,23%
EURO 48,5028 0,43%
ALTIN 5.449,200,36
BITCOIN 46079881,12%
Aydın
21°

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

HOLLANDA SEÇİMLERİNDE, İŞÇİ PARTİSİNİN KAYBINDA TÜRKİYE’NİN ROLÜ VAR MI?
  • Aydın Son Havadis
  • Genel
  • HOLLANDA SEÇİMLERİNDE, İŞÇİ PARTİSİNİN KAYBINDA TÜRKİYE’NİN ROLÜ VAR MI?

HOLLANDA SEÇİMLERİNDE, İŞÇİ PARTİSİNİN KAYBINDA TÜRKİYE’NİN ROLÜ VAR MI?

ABONE OL
Ekim 30, 2025 19:23
HOLLANDA SEÇİMLERİNDE, İŞÇİ PARTİSİNİN KAYBINDA TÜRKİYE’NİN ROLÜ VAR MI?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Avrupa Birliği’nin Türkiye eski raportörü Kati Piri’nin, bir Kürt merkezini ziyaretinden sonra yapmış olduğu “Türkiye’nin demokratikleşmesi Kürt sorununun çözümünden geçiyor” açıklaması ve seçim programına eklemesi, seçmende ters tepki yaratmış olabilir.

Hollanda seçimlerinde, Demokrat’66 Partisi birinci parti oldu. İşçi Partisi oy kaybetti ve siyasi lider istifa etti. Dilan Yeşilgöz’ün partisi beklenenden çok oy alınca bütün gece dans etti.

Seçimlerde ‘Merkez’in geri dönüşünü ve Türkler açısından sonuçlarını bu analizimde bulacaksınız.

(Analizin Hollandacası en altta.

Nederlands versie staat onderaan))

İlhan KARAÇAY’ın analizi:

Değerli Okurlarım,

Hollanda’da dün yapılan genel seçimlerdeki gelişmeleri anlatmaya başlamadan önce, sizler önemli ve ilginç bir hususu açıklamak istiyorum.

Konu: Kati Piri’nin, seçim arifesinde yaptığı bir ziyaret ve açıklaması:

KATI PİRİ’NİN SÖZLERİ SEÇİMİ NASIL ETKİLEDİ?

HOLLANDA HALKI “KENDİ DERTLERİMİZ VARKEN NEDEN TÜRKİYE?” DEDİ

Hollanda’da yapılan dünkü genel seçimler, bir yönüyle iç meselelerin ağırlığını, bir yönüyle de dış konulara gösterilen sabrın sınırını ortaya koydu.

Bu seçimlerde özellikle GroenLinks ve PvdA ittifakının beklenenden düşük oy almasının ardında birçok neden var. Ama bunlardan biri, belki de fazla konuşulmayan, ancak seçmen psikolojisinde derin etki yaratan bir detay: Kati Piri’nin Türkiye üzerine yaptığı açıklamalar.

Kati Piri, Türkiye’yi yakından izleyen, hatta Türkiye raporlarıyla tanınan bir siyasetçidir. Ancak bu kez yaptığı açıklamalar, Hollanda’nın seçim atmosferinde farklı bir yankı buldu.

Seçimden kısa süre önce, İşçi Partisi programına, “Türkiye’deki insan hakları ihlalleri” ve “Kürt sorununun çözümüne katkı” gibi maddelere vurgu yapılması, Hollandalı seçmen için fazla dış odaklı bir duruş olarak algılandı.

Seçmen “bizim gündemimiz Türkiye değil, ev kiraları, enerji faturaları, sağlık bekleme süreleri” dedi.

Üstelik sadece Hollandalı seçmen değil, Türk kökenli seçmenler de bu tutuma tepki gösterdi.

Bazı seçmenler, “Biz burada ayrımcılıkla mücadele ederken, partimiz Türkiye’nin iç işlerini seçim programına koyuyor” diyerek uzaklaştı.

TÜRK SEÇMENİN SESSİZ TEPKİSİ

Hollanda’daki Türk toplumu uzun zamandır siyasetin içinde. Ancak bu toplumun öncelikleri nettir: eşit temsil, konut, eğitim, iş ve saygı.

Kati Piri’nin çıkışı, bu alanlarla hiçbir ilgisi olmayan bir tartışmayı gündeme taşıdı.

Bazı Türk seçmenler bunu “Türkiye’ye üstten bakan bir yaklaşım” olarak yorumladı.

Bu hissiyat küçük bir azınlıkla sınırlı kalmadı, partinin göçmen kökenli seçmen tabanında gözle görülür bir rahatsızlık oluşturdu.

Seçim sonuçlarına bakıldığında GL–PvdA’nın büyük şehirlerde, özellikle de Türk nüfusun yoğun olduğu Amsterdam, Rotterdam ve Utrecht gibi yerlerde beklenenden az oy aldığı dikkat çekiyor.

Bu durum, elbette tek başına Kati Piri’nin sözleriyle açıklanamaz. Ama bu sözlerin “parti algısına zarar veren” bir etken olduğu açık.

Çünkü seçmen, ekonomik sıkıntılar içindeyken kendi hayatına dokunmayan bir dış politika söylemini gereksiz buldu.

HALKIN MESAJI: ÖNCE HOLLANDA’YI DÜZELTİN

Seçmen psikolojisi her ülkede benzer işler.

İnsanlar oy verirken önce kendi sofrasına, kendi faturasına, kendi güvenliğine bakar.

Kati Piri ve partisi, belki de iyi niyetle, demokrasi vurgusu yaparken, bu basit gerçeği gözden kaçırdı.

Seçmen, “Türkiye’deki sorunlarla uğraşmak iyi bir şey olabilir ama bizim sorunlarımız çözülmeden olmaz” dedi.

Hollanda halkı, kendi ülkesindeki tıkanmalara çözüm arıyor.

Bu yüzden de bu tür dış politika çıkışlarını, özellikle de başka ülkelerin iç işlerine dair beyanları “öncelik sapması” olarak görüyor.

Sonuçta oylar, içe dönük vaatler veren D66 ve VVD gibi partilere kaydı.

NİYET DOĞRUYDU AMA ZAMANLAMA YANLIŞTI

Kati Piri’nin çıkışları kötü niyetli değildi. Ama zamanlama siyasette her şeydir.

Seçmen, yangın evindeyken başkasının evini konuşan bir siyasetçiyi dinlemek istemez.

İşçi Partisi bu seçimde tam da bu duvara çarptı.

D66 ve VVD’nin başarılarında halkın “önce kendi ülkemin sorunları” diyen yaklaşımı belirleyici oldu.

Bu olaydan çıkarılacak ders şudur:

Uluslararası dayanışma güzeldir, insan hakları savunusu değerlidir ama siyasetin temel görevi, önce kendi vatandaşının sofrasını, çatısını ve geleceğini güvenceye almaktır.

Hollanda seçmeni bu gerçeği sandıkta bir kez daha hatırlattı.

“Siyaset, komşunun derdini konuşmadan önce kendi evinin çatısını onarmayı bilmelidir.”

Değerli Okurlarım,

Kati Piri haberini seçimden bir gün önce yazmıştım ama yayınlamamıştım. ‘En iyisi seçim sonuçlarını beklemek’ diye düşünmüştüm.

İşte seçim öncesi yazdığım Kati Piri haberi:

KATİ PİRİ: TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİKLEŞMESİ KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDEN GEÇİYOR

LAHEY – Hollanda’da bugün yapılacak erken genel seçimler öncesinde, GroenLinks–PvdA milletvekili ve Avrupa Parlamentosu’nun eski Türkiye raportörü Kati Piri, hafta sonu Lahey’de Kürt toplumu mensuplarıyla düzenlenen bir kahvaltı buluşmasında konuştu. Piri, sağ partilerin iktidara gelmesi halinde ortaya çıkabilecek olumsuzluklara dikkat çekti ve “Kürtlerin anadilde eğitim ve kültürel haklar mücadelesinde birlikte mücadele edeceğiz” dedi.

Piri, partisinin seçim programına “Kürt sorununun barışçıl çözümünün gerekliliği” ifadesini dahil ettiklerini vurgulayarak, “Bu meselenin Avrupa siyaseti açısından da büyük önem taşıdığına inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Daha önce Amed ve Mardin’i ziyaret ettiğini hatırlatan Piri, “O yerlerin etkisinden hâlâ çıkamadım, kalbimi orada bıraktım” sözleriyle duygularını ifade etti. Türkiye’deki barış görüşmelerine de değinen Piri, “Sürecin başında karamsardım ama şimdi yeniden umutluyum. Türkiye’nin demokratikleşmeye giden yolu, Kürt sorununun çözümünden geçiyor” dedi.

Bu buluşma haberini ilk geçenler Kürt basını kaynakları oldu. Koerdisch Nieuws’un Hollandaca haberinde aynı içerik, kısa bir video bağlantısıyla birlikte yer alıyor. Ev sahibi kurum ve katılımcı listesi kaynaklarda belirtilmiyor.

KATİ PİRİ NE AMAÇLADI, NE SÖYLEMEK İSTEDİ?

Kati Piri’nin bu çıkışı, yalnızca bir seçim konuşması değil, aynı zamanda uzun yıllardır sürdürdüğü insan hakları vurgusunun bir devamı olarak görülüyor.

Piri, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde daima demokrasi, ifade özgürlüğü ve azınlık hakları konularına dikkat çekti. Bu nedenle, Türkiye hükümetlerini eleştirdiği için demokrat ve milliyetçi çevrelerde pek sevilmez.

Ancak Piri’nin duruşu her zaman tek yönlü olmamıştır. Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye raportörü olarak görev yaptığı dönemde, Bulgaristan’ın ülkesinden geçen Türk vatandaşlarına zorluk çıkardığı yönündeki şikayetler üzerine bölgeye gidip incelemeler yapmış, ardından Bulgar makamlarını uyarmıştı.

Bu davranışı, Türk kamuoyunda olumlu yankı bulmuştu. Ben de o dönemde bu tavrı destekleyen bir haber yayımlamış, ardından Kati Piri’den bir teşekkür e-postası almıştım.

Bu yazı ilhankaracay.com arşivinde yer almaktadır.

Bugün ise Piri, Türkiye’nin iç meseleleri arasında yer alan Kürt konusuna odaklanarak, bu konuda insan hakları temelli açıklamalar yapıyor.

Bu açıklamalar, birçok çevrede Türkiye’nin iç işlerine müdahale olarak değerlendiriliyor.

….VE HOLLANDA SEÇİMLERİ

Hollanda dün, yani 29 Ekim 2025 günü sandık başına gitti ve yeni bir siyasi dönemin kapısını araladı. Sandıktan çıkan ilk tablo şunu söyledi: Toplum aşırılıkların yorduğu yılların ardından artık çözüm ve uzlaşı istiyor. Çıkış anketleri ve gece boyu gelen geçici sayımlar, küçük farklarla da olsa merkezde duran partilerin yeniden güç kazandığını gösterdi. Democraten 66 yani D66 27 sandalye ile birinci parti konumuna yükseldi ve Partij voor de Vrijheid yani PVV 25 sandalye ile ikinci sırada kaldı. Algemeen Nederlands Persbureau ANP, ilk değerlendirmelerinde D66 ile PVV arasında 26 ve 26 olasılığından söz etti ve resmi sonuçların bir iki sandalye oynayabileceğini belirtti.

Bu sonuç ortak bir duyguyu ortaya koydu. Hollanda, gerilimle değil akılla, itiş kakışla değil müzakere ile yola devam etmek istiyor. Seçmen bu kez iklime, ekonomiye, konuta ve eğitimdeki eşitsizliklere odaklandı ve bunu da siyasetçilere net biçimde anlattı. Bu haber, o mesajın bütün ayrıntılarını, partilerin vaatlerini ve Türk kökenli vatandaşlarımız açısından doğuracağı sonuçları bir arada anlatıyor.

SEÇİMİN KISA ÖZETİ VE RAKAMLAR

Seçimin gecesinde yayınlanan ilk projeksiyonlara göre, D66 yirmi yedi sandalyeye ulaştı ve birinci oldu. PVV yirmi beş civarında kaldı. ANP daha sonra iki parti için de yirmi altı sandalyelik bir denge ihtimaline dikkat çekti ve bu yüzden resmi rakamlar gelene kadar tabloyu ihtiyatla okumak gerektiğini belirtti. Dilan Yeşilgöz’ün siyasi liderliğini yaptığı VVD, yirmi üç sandalye ile üçüncü sıraya yerleşti. Sol blokun ortak listesi olan GroenLinks ve PvdA, yirmi sandalyede kaldı.

DENK ise küçük ama anlamlı varlığını korudu ve azınlıkların sesi olmaya devam edeceğini gösterdi.

Bu tablo koalisyon pazarlıklarının zor olacağını ama aynı zamanda geniş bir uzlaşı penceresi sunduğunu anlatıyor. Merkez sağ ve merkez liberal çizgi ile sosyal demokrat ve yeşil çizginin farklı kombinasyonlarla bir araya gelmesi mümkün. Aşırı sağın tek başına ülkeyi yönetme imkanı görünmüyor ve bu da Meclis aritmetiğinde ortak aklın payını büyütüyor.

D66 – YÜKSELİŞİN NEDENLERİ VE YÖNETEBİLİR ÇÖZÜM ARAYIŞI

D66 bu seçimin açık galibi oldu çünkü seçmenle aynı dili konuştu. Parti aylardır konut sıkıntısını, eğitimdeki yıpranmayı ve kamu hizmetlerinin ağır işlemesini merkeze aldı. Kampanyada verilen sözler uçuk kaçık değildi ve uygulanabilir adımlar içeriyordu. D66 sosyal konut stokunu büyütmeyi, öğrenciler için burs ve staj köprülerini güçlendirmeyi ve belediyelerle birlikte mahalle bazlı eşitlik programlarını devreye sokmayı vaat etti.

D66 yıllarca elit bir parti olmakla eleştirildi. Bu seçimde ise mahallelere indi ve halkla kurduğu temas sayesinde yeni bir görüntü verdi. Genç lider Rob Jetten’in açık üslubu etkili oldu ve tartışmalarda kullandığı sade anlatım güven verdi. Seçim gecesi sonuçlar netleşirken parti merkezinden yükselen sevinç sadece bir başarının sevinci değildi. Aynı zamanda problem çözen bir siyasetin geri dönüşüne duyulan özlemin dışa vurumuydu.

D66’nin gücü liberal özgürlükleri sosyal adaletle yan yana koyabilmesinden geliyor. Ne sadece piyasa dili konuşuyor ne de sadece devletin sırtına yük bindiren vaatler sıralıyor. Bu dengeyi koruması halinde koalisyon masasında çekim gücü yüksek bir ortak olmaya devam edecek.

PVV – SERT DİLİN SINIRI VE MUHALEFETTE KALMA İHTİMALİ

Geert Wilders’in partisi PVV bu seçimde ikinci sırada kalsa da beklentilerin uzağında kaldı. Bir önceki dönemde yakalanan rüzgâr bu kez esmedi. PVV’nin kampanyası yine göç ve sığınma başlıklarında sert bir çizgi izledi. Ancak seçmen günlük hayatın yükünü hissetti ve enflasyon, kiralar, sağlık sıraları gibi somut meselelerde çözüm duymak istedi.

PVV’nin önündeki en büyük engel koalisyon yalnızlığıdır. Ana akım partilerin büyük bölümü PVV ile hükümet kurmak istemediğini açık biçimde söylüyor. Bu tablo matematikte PVV’yi muhalefete doğru iter. Seçmen de bunu görüyor ve oy verirken sadece tepki duygusuyla değil yönetebilirlik hesabıyla hareket ediyor.

Wilders seçim akşamı yine sert konuştu ama yüzündeki ifade tek başına iktidar ihtimalinin güç olmadığını kabul eden bir ifadenin izlerini taşıyordu. Kısacası PVV bu Meclis’te var olacak, gündemi zorlayacak, bazı tartışmaları sertleştirecek ama ülkeyi yönetme masasında başrolü alma şansı zayıf görünüyor.

VVD – DİLAN YEŞİLGÖZ İLE MERKEZ SAĞIN YENİ YOLU

VVD bu seçimde üçüncü sıraya yerleşti ve kayıplarını durdurdu. Bu toparlanmanın merkezinde Dilan Yeşilgöz vardır. Kendisinin açık ve güven veren tavrı, partiye yeni bir nefes kattı. Aşırı sağ ile sınır çizmesi, güvenlik ve özgürlük arasındaki dengeyi aynı cümlede kurması dikkat çekti.

VVD’nin vaatleri ekonomiye ve günlük hayata odaklandı. Küçük işletmeler için bürokrasinin azaltılması, gelir vergisinde adil bir düzen, enerji faturalarında öngörülebilirlik ve istihdamın teşviki gibi somut başlıklar öne çıktı. Bu dil, merkezde duran ve risk görmek istemeyen seçmen için güvenli bir liman etkisi yarattı.

Yeşilgöz’ün, ülkenin en köklü sağ partisini yönetmesi ayrı bir sembolik anlam taşıyor. Bu durum hem göçmen kökenli gençlere ilham veriyor hem de siyasetin kapsayıcı yüzünü güçlendiriyor. VVD bu çizgiyle koalisyon masasında kilit parti konumundadır ve D66 ile birlikte kurulacak formüllerde ağırlık merkezi olma potansiyeline sahiptir.

GL/PVDA – TİMMERMANS SONRASI SOLUN YENİDEN ARAYIŞI

GroenLinks ve PvdA’nın ortak listesi seçimde beklenen sıçramayı yapamadı ve yirmi sandalyede kaldı. Lider Frans Timmermans sonuçların ardından istifasını açıkladı ve böylece parti içinde yeni bir sayfa açıldı.

Sol blok güçlü ideallerin sahibi ama bu seçimde halk günlük dertlere çare duymak istedi. İklim ve sosyal adalet elbette önemlidir ama seçmen bir yandan da kirasını, enerji faturasını ve hastane randevusunu düşünüyor. GL ve PvdA bu acil gündemi ikna edici bir hız planına dönüştüremedi.

İstifanın ardından partide genç kuşaktan isimler daha yerelci, daha pratik bir sosyal demokrasi öneriyor. Belediyelerle yakın çalışan ve mahalle ölçeğinde somut sonuç üreten bir sol siyaset Hollanda’da yeniden karşılık bulabilir. Bu arayış, bir sonraki seçimlere kadar solun kendisini tazeleme fırsatıdır.

DENK – AZINLIK POLİTİKALARININ VAZGEÇİLMEZ AKTÖRÜ

DENK az sayıda sandalye ile Meclis’te yer alsa da sembolik ve pratik etkisi büyüktür. Partinin varlığı azınlıkların ve göçmen kökenli yurttaşların sesinin doğrudan duyulmasını sağlar. Bu seçimde kampanya dili ayrımcılıkla mücadeleye, eğitimde eşitliğe ve nefret suçlarının takip edilmesine odaklandı.

DENK’in gücü şehirlerdeki örgütlü ağlarından geliyor. Türk ve Fas kökenli seçmenler özellikle büyük şehirlerde partinin bel kemiğidir. Kampanyada mahalle buluşmaları ve yüz yüze temas yöntemleri etkili biçimde kullanıldı.

Önümüzdeki pazarlık sürecinde DENK’in doğrudan koalisyon ortağı olması beklenmeyebilir ama yasama süreçlerinde belirli dosyalarda destek arayan büyük partilerle çalışarak somut kazanımlar elde etmesi mümkündür. Bu kazanımlar belediyelerde eşit hizmet, gençlere staj ve işe giriş köprüleri ve kamu kurumlarında ayrımcılığın izlenmesi gibi alanlarda görülebilir.

TÜRK KÖKENLİ SEÇMEN – TARİHSEL ARKA PLAN VE BU SEÇİMİN DERSLERİ

Hollanda’daki Türk kökenli toplumun siyasal hikâyesi, işçi göçünün ilk yıllarına uzanır. İlk kuşak siyasete mesafeli durdu. İkinci kuşak yerel seçimlerde oy kullanmanın önemini fark etti. Üçüncü kuşak ise artık kampanyaların içinde yer alıyor ve aday çıkartıyor. Bugün geldiğimiz noktada Türk kökenli seçmen kendisini bu ülkenin sahibi gibi hissediyor ve sandığa bu bilinçle gidiyor.

Bu seçimde Türk kökenli seçmenin üç önceliği vardı. Birincisi konut ve kira meselesi. Büyük şehirlerde gençler ev bulmakta zorlanıyor. İkincisi eğitimde eşitlik. Çocukların iyi okullara erişimi, staj ve işe geçiş köprüleri ailelerin en büyük gündemidir. Üçüncüsü ise ayrımcılıkla mücadele ve günlük hayatta saygı görme talebidir.

Aşırı sağın görece gerilemesi bu toplulukta bir rahatlama duygusu yarattı. İnsanlar artık korku diliyle değil çözüm diliyle konuşmak istiyor. Bu yüzden stratejik oy davranışı güçlendi ve merkez partilere yönelim arttı. Yine de DENK gibi partiler kimliğe saygı ve eşit temsil konusunda vazgeçilmez bir adres olmayı sürdürdü.

Türk kökenli gençler arasında görülmeye başlayan bir başka eğilim de partiler üstü aday desteğidir. Genç seçmen adayın karakterine, mahalleye yaptığı işe ve gerçek hayattaki emeğine bakarak karar veriyor. Bu yaklaşım Hollanda demokrasisini güçlendiriyor ve siyasetçileri daha çok çalışmaya zorluyor.

KOALİSYON MASASINDAKİ FORMÜLLER VE MUHTEMEL YÖNETİM HARİTASI

Seçim sonrası gündemin ilk maddesi koalisyon pazarlıklarıdır. Meclis aritmetiği birkaç olası yönetim formülünü öne çıkarıyor. Birinci ihtimal D66 ve VVD ve CDA ekseninde bir merkez hükümetidir. Bu formül ekonomide istikrar ve konutta hız sağlayabilir. İkinci ihtimal D66 ve GL ve PvdA ve Volt desteği ile ilerici bir bloktur. Bu formül sosyal politikalarda daha iddialı olabilir. Üçüncü ihtimal ise geniş tabanlı bir uzlaşıdır ve krizlere karşı daha dayanıklı bir kabine fikrini taşır.

Hangi formül kurulursa kurulsun ilk yüz günde konut üretimini artıracak ve kiraları dengeleyecek adımlar, sağlıkta bekleme sürelerini kısaltacak planlar ve eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirecek fonlar masanın üzerinde olacaktır. Ayrımcılıkla mücadelede verileri şeffaf bir sistemle izleme ve cezasızlığı azaltma hedefi de siyasetçiler için kaçınılmazdır.

Dış politikada ise Avrupa Birliği ile uyumlu, öngörülebilir ve ekonomik çıkarları önceleyen bir çizgi sürmesi beklenir. Güvenlik konusunda ise uluslararası yükümlülükler korunur ve toplumsal huzur için aşırı uçlara taviz vermeyen ama hak ve özgürlükleri koruyan bir dil tercih edilir.

ŞEHİRLERİN ROLÜ VE YEREL YÖNETİMLERİN ETKİSİ

Hollanda’da yerel yönetimler güçlüdür ve günlük hayatın en çok hissedildiği yerlerdir. Bu yüzden koalisyon anlaşması ne olursa olsun belediyelerin uygulama kapasitesi belirleyici olacaktır. Amsterdam, Rotterdam, Lahey ve Utrecht gibi şehirler farklı siyasi kombinasyonlarla yönetiliyor ve her birinin önceliği farklı olabilir.

Türk kökenli vatandaşlarımız için yerel düzeydeki politikalar bazen ulusal politikalardan daha etkili sonuç üretir. Sosyal konut ayrımlarındaki şeffaflık, mahalle okullarının güçlendirilmesi, staj ve iş bulma ofislerinin etkin çalışması, kültür merkezlerine sağlanan destek ve ayrımcılık başvurularının belediye birimlerinde ciddiyetle takip edilmesi doğrudan hayat kalitesini belirler.

Yeni dönemde belediyeler ile sivil toplum arasında köprü kuran projeler daha da önem kazanacak. Gençlerin spora, sanata ve teknolojiye erişimini kolaylaştıran fonlar, Türk gençlerinin hayallerini büyütecektir. Bu başlıklarda DENK’in ve merkez partilerin belediye meclislerindeki iş birliği pratik sonuçlar doğurabilir.

EKONOMİ, KONUT VE EĞİTİM – İLK YÜZ GÜNDE BEKLENEN ADIMLAR

Ekonomi başlığında enflasyonun dizginlenmesi ve hane halkının alım gücünün desteklenmesi temel hedeftir. Enerji faturaları için düzenli ve hedefli destekler, düşük ve orta gelirli kesimler için vergi adaleti ve KOBİ’ler için bürokrasinin sadeleştirilmesi beklenir.

Konutta iki ayaklı bir plan öne çıkacaktır. İlki sosyal konut üretimini artırmak ve arsa tahsisini hızlandırmaktır. İkincisi kiralarda aşırı artışı sınırlayan ve yeni kiracıyı koruyan düzenlemelerdir. Bu adımlar özellikle genç aileleri ve üniversite öğrencilerini rahatlatır.

Eğitimde ise dil desteği, okuldan işe geçişi kolaylaştıran staj köprüleri ve öğretmen açığını azaltan teşvikler gündeme gelecektir. Azınlık mahallelerinde okullara ek kaynak ayrılması ve üniversite burslarının artırılması da tartışılmaktadır.

Bu başlıkların hepsi Türk kökenli toplum için doğrudan fayda üretir çünkü aileler çocuklarının geleceğine yatırım yapmak ister ve konuta erişim, eğitimde eşitlik ve iş bulma şansı bu yatırımın temelidir.

TÜRK TOPLUMU İÇİN FIRSATLAR VE SORUMLULUKLAR

Önümüzdeki dönemde Türk toplumu için üç büyük fırsat vardır. Birincisi temsilin güçlenmesidir. Farklı partilerde seçilen Türk kökenli siyasetçilerin sayısı artmaktadır ve bu durum konuları doğrudan Meclis’e taşıma imkanı verir. İkincisi yerel ve ulusal fonlardan daha fazla yararlanma fırsatıdır. Gençlik, kadın ve girişimcilik projeleri için hibe programları açıldığında örgütlü davranan dernekler hızlı yol alır. Üçüncüsü ise medyada ve kamu kurumlarında görünürlüktür. Başarı hikâyeleri toplumun özgüvenini besler ve önyargıları kırar.

Sorumluluklar da vardır. Toplumsal tartışmalarda sakin ve yapıcı kalmak, farklı kesimlerle diyalog kurmak ve çocukların eğitimine yatırım yapmak ilk sıradadır. Ayrıca yerel siyasete katılmak yani mahalle meclislerine, okul aile birliklerine ve belediye komisyonlarına girmek önemlidir. Bu katılım sayesinde günlük hayatı ilgilendiren kararlar daha adil hale gelir.

Kısacası Türk kökenli vatandaşlarımız bu ülkenin artık kurucu unsurlarından biridir. Siyaset bu gerçeği kabul ediyor ve yeni dönemde bu kabul daha da güçlenecektir.

Bu seçim Hollanda’nın merkezde buluşma çağrısıdır. D66’nin birinciliği, VVD’nin yeniden güç kazanması ve PVV’nin sınırlı kalması, uzlaşı arayan bir toplumun sesidir. GL ve PvdA’nın yaşadığı hayal kırıklığı solun kendini yenilemesi için şanstır.

DENK’in Meclis’teki varlığı azınlıkların sesi için güvencedir.

Koalisyon süreci uzun ve yorucu olabilir ama yön bellidir. Daha akılcı, daha kapsayıcı ve daha insani bir siyaset Hollanda’nın yeni normu olacaktır. Türk toplumu bu yeni dönemde daha çok söz sahibi olacak ve çocuklarımız daha özgüvenli bir ülkede büyüyecektir.

Şimdi görev siyasetçilerdedir. Sandığın verdiği mesaj nettir. Halk çözüm istiyor. Halk adalet istiyor. Halk birlikte yaşamak istiyor. Hollanda bu mesajı aldığı anda yarın bugünden daha iyi olacaktır.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

300x250r
300x250r